Zaten modern dünyanın pençelerinde çırpınan kadınlarımıza tahkir maksadıyla “kıt akıllı” imasında bulunmak, bunu yaparken de ayet ve hadisleri mesnet edinmek son derece problemli bir yaklaşımdır. Bu gibi tavırlar yeterli ilmi müktesebatı haiz olmayan insanımızı çıkmaza hatta inkâra sürükleyebilmektedir. Dolayısıyla günlerdir sosyal medyayı meşgul eden bu mesele hakkında bir iki şey söylemek istedim. Öncelikle bahse konu olan ve sık sık tartışılan ilgili hadisin metnini vererek başlayalım: Ebû Hureyre, Ebû Said el-Hudrî, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mes’ûd ve bazı sahâbîlerin (Allah hepsinden râzı olsun) anlattığına göre: Rasûlullah (s.a.s.) kadınlara hitaben şöyle buyurdu:
“Ey kadınlar! Sadaka verin ve tevbe istiğfarı çoğaltın. Çünkü bana cehennemliklerin çoğunun sizler olduğunuz gösterildi.” Orada bulunanlar bunun sebebini sorduğunda ise şöyle izah buyurdu: “Çünkü sizler çokça lanet eder, (kocalarınıza karşı) nankörlükte bulunursunuz. Ne gariptir ki, din ve akıl noksanlığınıza rağmen kendine hâkim akıllı ve dinine bağlı bir adamın aklını sizin kadar hiç kimsenin çelebildiğini görmedim.” Kadınlar tekrar sordular: “Aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir, Ya Rasûlallah?” Şöyle buyurdu: “Kadının şahitliğinin erkeğin şahitliğinin yarısı olması aklının noksanlığı, hayız halinde namazı ve orucu terk etmesi ise dininin noksanlığıdır.” (el-Buhârî, Müslim, vd.)
Evet, hadisin tercümesi yaklaşık olarak bu şekilde. Metnin izahına geçmeden önce teknik boyutuyla alakalı bir parantez açmak istiyorum ki kaç gündür tartışılan kısım da burasıdır. Bazı kardeşlerimiz bu hadisin bazı versiyonlarında “din ve akıl noksanlığı” ifadesinin bulunmamasına, bazı versiyonlarında ise bu ifadenin Abdullah b. Mes’ûd’un sözü olarak nakledilmiş olmasına dikkat çekerek bu kısmın Peygamberimize ait ola-ma-ya-bileceğini (kat’i ve keskin bir çıkış ben duymadım) ifade ettiler. Biz, bunu hadisin bütün vecihlerine şöyle bir bakıldığı zaman bir araştırmacının dikkatini çekebilecek ve kuşkuya sevk edebilecek bir iddia olarak makul karşılarız; ancak yukarıda tercümesini verdiğimiz metnin, farklı vecihlerden, alanında otorite olmuş pek çok âlim tarafından sahih ve merfu olarak (Peygamberimizin dilinden) bir bütün halinde rivayet edildiğinin altını çizerek buna katılmadığımızı belirtmek isteriz. Sadece Abdullah b. Mes’ûd tarikiyle nakledilmiş olsa böyle bir ihtimali daha fazla ciddiye almamız gerekirdi; lakin bu hadisi bir bütün olarak bizzat Rasûlullah’tan işittiğini beyan eden Ebû Hureyre, İbn Ömer ve Ebû Saîd gibi sahâbîlerin mevcudiyeti böyle bir şeye ihtimal bırakmamaktadır. Her birinden gelen rivayetleri zayıf kabul etsek bile üçü bir araya gelince yine hasen derecesine çıkar ve reddetmek mümkün olmaz. Bu noktayla alakalı tafsilat herkesin anlayamayacağı teknik bilgiler ihtiva etmesi hasebiyle bu kadarla iktifa ederek metnin izahına geçmek istiyoruz.
Dişiliğini yitirmemiş, yaratılışına muvafık hareket eden bir kadının akli mekaniği erkek gibi değildir. Duyguları daha baskın olup akli manevralarını kısıtlayabilmektedir, bu doğru; ancak bu bir kusur mudur? Bilakis “anne” olmanın zaruri gereğidir. Çünkü rasyonel akılla hareket eden bir kadın çocuğuna ancak akli ölçüler çerçevesinde, yani güç yetirebildiği nispette koruyucu ve kalkan olabilir; lakin duygusal akılla hareket eden bir kadının gerektiğinde gücünün de fevkinde bir fedakârlık gösterdiğini görmekteyiz. Canı pahasına kalkan olur da, demez ki “Yahu ben öldükten sonra bu sabi yaşasa ne olacak?” Onun tek düşündüğü şey yavrusunu korumak ve yaşatmaktır. Hayvanlarda dahi bu böyledir; civcivlerini korumaya çalışan bir tavuğun kendisinden kat be kat büyük bir köpeğe nasıl canhıraş bir biçimde saldırdığını muhtelif videolarda seyretmişsinizdir. Keza kadının en temel insani ihtiyaçlarını bile göz ardı etmesi yine bu duygu yoğunluğunun bir tezahürüdür. Gece boyu bebeği kırk defa uyansa anne de kırk defa uyanır, elinde tabak saatlerce çocuğunun peşinde dolaşır karnını doyurabilmek için… Oysaki erkek aklına göre: “Acıkınca yer, açından ölecek değil ya!” Ve daha nicesi… Örneklerini siz çoğaltın…
Yani kadının yaratılış kodları fevkalade hikmete uygundur. Ne var ki bugünlerde anneliği küçümseyen nevzuhur çevreler bunu idrakte zorlanmaktadır. 12 yaşından 55 yaşına kadar biteviye her ay -bir hafta on gün boyunca- bunun sancısını çekerler de yine de ibret almazlar. Hâlbuki bu demektir ki kadınların sadece ruhları değil bedenleri de annelik ekseninde yaratılmıştır. Hoşumuza gitsin veya gitmesin; kadın annedir!
Durum böyle olunca dinin kadına yüklediği sorumluluk da bu yaratılışa muvafık olarak şekillenmiştir. Şahitlik, miras, nikâh ve hakkında fırtınalar koparılan pek çok hukuki meselede erkekle kadın eşit tutulma-mıştır. Biz bunlara “sorumluluk” derken, külfet olarak nitelerken, modern dünya “hak” diyerek nimet suretinde takdim etmektedir.
Daha evvel ki bir yazımda da vurguladığım üzere, zamanımız göstermiştir ki duygularını baskılayarak körelten kadınlar da hemen her alanda erkeklerle yarışabilmektedirler. Hatta beden gücüne taalluk etmeyen bazı alanlarda erkekleri geçmişlerdir de. (Tabi bunun dinî ve fıtrî anlamdaki faturası ayrı mesele.) Bu demektir ki mücerret olarak akıl noktasında erkekten bir eksikleri yoktur. Keza din de kadını mükellef kabul ederek akıl hususunda erkekten ayırmamıştır. Aklı eksik olsa mükellef olabilir miydi? İlgili hadisin bizzat muhtevası da bu tezimizi doğrulamaktadır. “…Ne gariptir ki, din ve akıl noksanlığınıza rağmen kendine hâkim akıllı ve dinine bağlı bir adamın aklını sizin kadar hiç kimsenin çelebildiğini görmedim.” Hadiste geçen bu ifade “mücerret” akıl noksanlığına mı delalet eder yoksa icabında erkeği suya götürüp susuz getirecek bir potansiyele sahip olduğuna mı? Demek ki kadında o akli potansiyel var; ancak biraz duyguların güdümünde hareket ediyor. Hırs, kıskançlık, duygusallık vs… İşte o “noksanlık” vurgusu da Allahu ‘âlem bu noktaya işaret etmektedir.
Şu durumda kadında din bağlamında eksik olan ne olmuş oluyor? dersek; cevabımız “Sorumluluk!” olur. Fizyolojik olarak hayız ve nifas halleri mazur görülmüş; namaz ve oruçtan muaf tutulmuş. Psikolojik olarak yoğun duyguları mazur görülmüş; şahitlik, yönetim, kaza vb. hukuki işlerden kısmen muaf tutulmuş. Biyolojik olarak nahif bedeni mazur görülmüş; cihattan, aile geçiminden vs. muaf tutulmuş… Ne yazık ki bugün bunlar kadının aleyhine şeylermiş gibi propaganda yapılıyor.
Ben burada kadını otomobile, erkeği arazi aracına benzeterek bir misal vermek istiyorum. Otomobil ve arazi aracını birbirine mukayese ettiğimiz zaman; hareket edecekleri zemine göre birbirlerine üstünlüklerinin değiştiğini görürüz. Asfalt zemin üzerinden konuşuyorsak otomobil daha hızlı, daha konforlu ve daha estetik bir tasarıma sahip olduğundan arazi aracından üstündür. Çünkü arazi aracı daha hantal, daha konforsuz ve kaba tasarım bir araçtır. Araziye çıktığımız zaman ise daha güçlü, daha dayanıklı ve engebeli zeminde yürümeye daha elverişli olduğundan arazi aracı daha üstündür. Zira otomobilin hem çekiş gücü ve mekaniği arazide yetersiz kalır, hem de arazinin engebesi, motor ve yürür aksamına ağır hasarlar verir.
Kadınların ve erkeklerin pek çok konuda anlaşamama sebebi de bu değil midir? Kadınlar erkeklerin duygusal akılla hareket etmemelerinden, erkekler de kadınların rasyonel akılla hareket etmemelerinden yakınıp durmuyorlar mı? Dolayısıyla otomobilden arazi aracı gibi tırmanmasını, arazi aracından da otomobil gibi hız ve konfor sunmasını beklemeyen İslâm mı, yoksa otomobili dağ yoluna süren modern dünya mı kadına karşı adil ve şefkatlidir? Günümüz kadınları dağ yoluna vurulan bir otomobil gibi patinaj çekerek, altını sürte sürte, motorundan dumanlar çıka çıka ilerlemeye çalışmaktadır. “Artık biz de bu yollarda varız” diye seviniyorlar ama tekerleklerinin yalpa yaptığını, amortisörlerinin patladığını, motordan dumanlar çıkmaya başladığını henüz idrak etmiş değiller. Şimdilik paldır küldür, tozun toprağın içinde ilerliyorlar bakalım…
Hâsılı kelam; Allah insanı bir hikmet üzere yarattığı gibi ona tanzim ettiği hayatı da aynı hikmet üzerine bina etmiştir. Dolayısıyla kadını bu yaratılış özelliklerinden dolayı tahkir etmenin ucu Allah’ın hikmetine ve onun tezahürü olan bu nizama dokunmaktadır. Geride ifade ettiğimiz gibi günümüzde duygularını bastıran ve rasyonel akılla hareket eden, her alanda erkekle eşit sayılan kadınlar mevcuttur; lakin bu kadın için bir meziyet midir, bunun uzun vadede kendilerine ve topluma yansımaları nedir? Takdirlerinize bırakarak sözlerimi nihayetlendiriyorum.
“Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zümer, 18)
Selâm, hidayete tabi olanlara…
One thought on ““KADINLARIN AKLI VE DİNİ EKSİKTİR” MEALİNDEKİ HADİSLERE DAİR”