Bir kaç gündür Twitter’da “gelinlik” meselesi konuşulup tartışılıyor. Bu hususta ben de bir şeyler söylemek istiyorum. Hatta bir şeyler söylemenin zamanının da çok geçtiğini düşünüyorum.
Gelinlik malumunuz bizim kültürümüze ait olmayan, Batı’dan ithal bir kıyafettir. Osmanlı’da ilk defa Sultan Abdulhamid’in kızı Nâime Sultan’ın giydiği söylenir. Ondan sonra yayıla yayıla Batı’nın bütün adetleri gibi ülkemizde de adet haline gelmiş “gelin”le bütünleşmiştir. Hatta gelinlik giymek bir çok genç kızın hayali olmuştur.
Bu durumu yakın zamana kadar belki mazur görebiliriz, çünkü Kadir Mısıroğlu’nun değimiyle “Bir silindir altından kalkan ezilmiş çimenler gibidir bu millet!” Yaklaşık iki asır boyunca Batılı olmaya itilmiş; dini, geleneği, göreneği terk etmeye zorlanmıştır.
Dini, asgari düzeyde de olsa öğrenmekten mahrum kalan Anadolu insanı, büyük şehirlere göçün akabinde özellikle ehli sünnet cemaatlerin de büyük katkısıyla dini öğrenme ve yaşama imkanı bulabilmişlerdir. Şöyle ki; bir köy hakkında “Bu köyde 70’li yıllarda dolabında rakı bulunmayan bir ev bulamazdın, şimdi hepsi hacı oldu, çocukları torunları hafız oldu.” demişlerdi. Bu, hem Batılılaşma hırsının Anadolu’da yaptırdığı tahribatı, hem de büyük şehirlere göç ile birlikte kısmen de olsa yeniden özünü bulabilen insanımızı tasvir eder niteliktedir.
Buraya şunun için girdim, şimdi böyle bir ortamda gelinliğin meşruiyetini tartışacak insanların bulunmayacağı açıktır. Köy düğünlerine bile römork dolusu içki gittiğini büyüklerimizden dinledim. Bundan dolayı yakın zamana kadar insanlar bu konuda mazur sayılabilir, dedim. Ancak artık bazı şeyleri sorgulamanın zamanı gelip geçmektedir. Bunlardan birisi de işte bu gelinliktir. Bu noktada bize fikir verebilecek son derece açık bir kaç noktayı zikretmek yeterli olacaktır ama öncelikle şunu belirteyim; burada konu ettiğimiz gelinlik, gelinlerin düğünde giydiği herhangi bir kıyafet olmayıp, günümüzde “gelinlik” denilince akla gelen tarlatanlı klasik gelinliktir. Dolayısıyla çok nadir olmakla birlikte bazı gelinlerin özel tasarlattığı veya hususi diktirdiği, biraz sonra sayacağımız vasıfları taşımayan gelinlikler bahis konusu değildir:
I. Başta da ifade ettiğim gibi gelinlik İslam ümmetine aidiyeti olmayan gayri Müslimlere ait bir kıyafettir. Efendimizin (s.a.s.) bu noktadaki hassasiyeti ve ikazları malumdur: “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.” Artık gelinliğin “örf haline geldiği” savunulacak olursa, deriz ki; gelinlik Müslüman bir toplum için örf olma salahiyetini haiz değildir. Aşağıda geleceği üzere abdest alıp namaz kılmaya imkan vermeyen, bel ve göğüs detaylarını izhar ederek tesettürü ihlal eden bir kıyafet nasıl olur da Müslümanlar için bağlayıcı bir örf kabul edilebilir?
II. Başörtülü bile olsa gelinlik tesettürü ihlal ve iptal eden bir kıyafettir. Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de “Mümin kadınlara da söyle (…) ziynetlerini göstermesinler.” (24/en-Nûr, 31) buyurarak ziynet ve süslerini örtmelerini, namahrem erkeklere göstermemelerini emretmektedir. Gelinlik ise baştan aşağı ziynet ve süs dolu bir kıyafettir.
Ayrıca eteği bol olsa da bel ve göğüs detaylarını açığa çıkarıp tasvir etmektedir.
III. Gelinlik etek veya pardösü giyer gibi giyilip çıkarılan basit bir kıyafet olmayıp kuaför vb. yardımıyla erken saatlerde giyilen ve geç saatlerde çıkarılan bir kıyafet olması sebebiyle gün içinde bununla abdest almak da, namaz kılmak da mümkün olmamaktadır.
IV. Gelinlik son derece pahalı olmasının yanı sıra düğün haricinde de giyilmeye elverişli bir kıyafet olmadığından apaçık müsrifliktir. Birçok kimsenin faizli kredi çekerek düğün masraflarını karşıladığı günümüzde tabir yerindeyse “kullan at bir kıyafet” için çok fahiş meblağlar ödenmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Allah Teala Kuran-ı Kerim’de israf edenleri sevmediğini (7/el-A’râf, 31) beyan etmektedir.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere Müslüman bir hanımın bir çok haramın işlenmesine sebep olan böyle bir kıyafeti giymesi kesinlikle caiz olmayacaktır. Hele bu kıyafetle namahrem erkeklerin içine çıkması küçümsenmesi mümkün olmayan bir günahtır. Malesef mütedeyyin ailelerin bile bu konuda hiç bir sorgulama yapmadan topluma dayatılan bu geleneği sürdürdüklerini görüyoruz. Siz de takdir edersiniz ki dindar bir hanımefendinin böyle bir kıyafeti giymesi yadırganacak bir tutumdur. Bu yazımızın bir vesile olacağını ve artık toplumumuza dayatılan bu gayri İslami kıyafetin sorgulanacağını ümit ediyoruz. En azından dini hassasiyetler taşıyan, evliliği bir ahiret yolculuğu olarak gören hanım kardeşlerimizin bu konuya eskisi gibi bakmayacaklarından şüphemiz yoktur. Allah Teala tesirini halk eylesin, cümlemizi muvaffak eylesin…
Hanım kardeşlerimize tavsiyemiz odur ki; evet, son derece ulvi bir gaye için evliliğe adım atarken bu günün özelliğini ve güzelliğini yansıtacak özel ve güzel bir kıyafetimiz olsun ama bize ait olsun. Geride geçen vasıflardan uzak olsun. Şayet tesettürü temin etmeyecek nitelikte ise namahrem içerisine çıktığımızda cilbâb (çarşaf, ferace vb.) ile örtünmeye imkan tanısın. Kullan at şeklinde bir kıyafet anlayışının İslam’la bağdaşan bir yanının olmadığı açıktır. Onun için hiç olmazsa bazı özel günlerde giyebileceğimiz tarzda bir kıyafet olsun… “Herkesin razı olduğu bir haksızlığa isyan etmek kolay değildir” ancak ömrümüzde belki bir defa imtihanını vereceğimiz düğün merasimimizin Allah’ın rızasına uygun olması en önemli kriterimiz olmalıdır.
Mesut Özbilir
18.06.2023