Üzerinden neredeyse bir hafta geçmesine rağmen Kahramanmaraş depreminin şoku hâlâ ilk günkü tazeliğini korumakta ve neredeyse bütünüyle deprem güzergâhı üzerinde yer alan ülkemizin her tarafında bir endişe hâkim olmaktadır. Özellikle deprem uzmanlarına yazılan mesajlar insanımızın bu noktada ciddi anlamda bir panik yaşadığını ve birçok yerde evlerine girmekten geri durduklarını göstermektedir.
Hayrın da şerrin de yaratıcısı olan Allah her şeyi bir sebebe istinaden vücuda getirmektedir; ancak bu her zaman mutlak değildir. Çoğu kere sebepler bertaraf olabilmekte, fizik kanunlarının izah edemeyeceği ve anlamlandıramayacağı hadiseler de meydana gelebilmektedir. Dolayısıyla alanın uzmanları tarafından ortaya konulan ikazlar tabii ki dikkate alınıp gerekli tedbirler alınmalıdır; lakin bunu mutlaklaştırıp abartmak da doğru değildir. Zira itikadımız odur ki; ecel gelmişse 25-30 yaşında sapasağlam bir delikanlı da olsanız kalp krizi adı altında bir yaprak gibi dalınızdan düşersiniz, ecel gelmediyse 90 yaşında da olsanız bir hafta sonra moloz yığınlarının altından sağ salim çıkarsınız. Nitekim bu sıralar her ikisinin de örneklerini pek fazla görmekteyiz. Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:
“Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez; ölüm, belli bir vakte bağlanmıştır…” (3/Âl-i İmrân, 145)
Bir örnekle açıklamak gerekirse; hani böyle ekonomistler olur ya, dolar 8₺ iken “Dolar 10₺ olacak” derler, bir kaç sene sonra dolar 10₺ olunca da “Ben demiştim” diye ekranlara çıkarlar veya 10₺ iken 12₺ olacak derler, bir kaç sene sonra 12₺ olunca “Söylemiştik” derler ya; bu deprem işi de biraz böyle. Önceden fay hattı üzerinde bir potansiyel olduğu saptanıyor ancak bu ne anlama geliyor? Zaten depremin potansiyel olarak var olduğunu ve her an vuku bulacağını herkes biliyor. Mesela bugün İstanbul’da büyük bir deprem olacağı söyleniyor ki bu 3-5 milyon can kaybı demek. Bunu bilmek bugün neyi değiştiriyor? Çaresiz bekliyoruz… Bundan önce böyle oldu, bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir. Kimse koskoca bir metropolün yıkılıp yenide inşa edilmesini beklemiyor…
Meselenin maddi yönü böyle bir çıkmazda iken manevi olarak bir çıkış aramanın yolları da tamamen kapatılmaya çalışılmaktadır. Özellikle bir kısım bilim budalaları insanları tevekkülden, teslimiyetten, maneviyata yönelmekten şiddetle sakındırmaktadır. Öyle ki hocalar bu minvalde bir şey konuşmasın diye muazzam bir psikolojik baskı kurulmuş durumda. Açık söylemek gerekirse de başarılı oluyorlar.
Jeoloji, fay hattı, falan filan eyvallah da… Bu fayın bir gece 4’de herkes uyurken küt diye kırılması var, bir de üç beş sefer de azar azar kırılması var. Bunun tayinini yapan kim?
Maddeye bakarsak yağmur da suyun buharlaşıp, yükselip, yoğunlaşarak yeryüzüne inmesinden ibarettir; ancak güneş istediği kadar su buharlaştırsın Allah yağdırmadıkça yağmur yağabiliyor mu? Bütün bilim adamları bir araya gelse bir damla yağmur yağdırabiliyor mu? Hayır. Yağmur yüklü bulutlar geçip gidiyor, sadece Allah’ın dilediği yere suyunu boşaltıyor. Ve bunun da bir keyfiyeti var; ince ince yağıp toprağı suya kandırarak da yağabiliyor, bir anda dağları şehirleri binaları söküp götürecek bir afet şeklinde de? Bütün bunlara malik olan kimdir?
“lillâhi’l-vâhidi’l-kahhâr”
Depremler dünya var olduğundan beri var, kıyamete kadar da var olacak. Ancak ne zaman, nerede ve ne şekilde vuku bulacağı Allah’ın takdirindedir. Kula düşen imkân nispetinde tedbir almak ve Allah’ın takdirine boyun eğmektir. Yaşananlardan ibret alarak ahiret hayatına hazırlıklı olmaktır. Peygamberimiz (s.a.s.) buyurdu ki:
“Lezzetleri kesip atan ölümü çok hatırlayın.” (Tirmizî, “Zühd” 2, nr: 2307; vd.)
Biz ölümü unutunca işte böyle afetlerle, kazalarla, depremlerle soğuk yüzünü gösterip kendisini hatırlatıyor bize. “Dünya budur, başka bir şey sanmayın, akşam varsınız sabah yoksunuz, ömrünüzü harcadığınız her şey bir enkaz yığınından başka bir şey değil” ikazında bulunuyor… Yoksa kibirden başımız secdeye gitmiyor, aczimizi bilmiyor, ahireti hiç hatırlamıyoruz. Otomobil ve cep telefonu markalarıyla, daha lüks dairelerle, halının rengini perdeye uydurmakla, bir üst makama nasıl terfi ederiz, nasıl daha fazla gelir elde ederiz telaşıyla ebedi hayatımızı geçici ihtiraslara feda ediyoruz.
Bu nedenle depremler müminlerin ölüsüne şehadet olduğu gibi dirisine de rahmettir.
Musibetlerden ibret almak, alabilmek mümin için büyük bir nimet büyük bir rahmettir. Allah Teâlâ cümlemizi bu ikazlara kulak verip ebedi hayatını önceleyen ve ölüme hazırlık yapan kullarından eylesin… Her şeyi madde ile izah etmeye çalışarak manayı ıskalamaktan muhafaza eylesin. Âmin.
Allah Teala göçük altında kalarak vefat eden şehitlerimize rahmet eylesin, tedavi gören yaralılarımıza acil şifalar, yakınlarını kaybeden kardeşlerimize de sabrı cemiller ihsan eylesin…
Not: Kimsenin bilimsel çalışmalarına, tedbir ve ikazlarına karşı değiliz. Malzemeden çalan müteahhitleri, usulsüzlüğe imza atan yetkilileri, ihmal ve ihlallerle insan hayatı üzerine kumar oynayan gafilleri aklamak niyetinde hiç değiliz. Sadece biz müminler için dünyanın bir takım sebeplerden ibaret olmadığını hatırlatmak istedik.