Kadınların camide cemaatle namaz kılma meselesi bazı çevreler tarafından belirli aralıklarla gündeme getirilmekte; kadınların camilerde karşı karşıya kaldıkları sorunlar paravan yapılarak bir takım algılar yürütülmektedir. Son günlerde yine gündemimizi meşgul eden ve buradan hareketle ilmi geleneğimize ve fukahamıza çeşitli ithamlar yöneltilen bu meseleyi ilmi ve fikri açıdan değerlendirmeyi ve bazı noktaların altını çizmeyi son derece önemli gördüm. Zira yirmi üç yıl süren ve tedricen gelişen nübüvvet döneminin ilk zamanlarına ait belli uygulamalar alınarak, bunlar üzerinden yeni hükümler bina etmek sıklıkla karşımıza çıkan problemli bir yaklaşım olarak burada da kendisini göstermektedir.
Öncelikle konuyla alakalı son derece önemli gördüğüm bir örneği zikrederek mevzunun fukaha nezdindeki konumunun ne kadar belirgin olduğunu serdetmek istiyorum. Hanefî fukahasının önemli isimlerinden İmam es-Serahsî, el-Mebsût isimli eserinde şöyle demektedir: “Ehlisünnete göre bazı mekânların bazı mekânlara üstünlüğü vardır. Bir kimse mekân tayin ederek bir adakta bulunsa ve bunu tayin ettiği mekândan edna/daha düşük bir mekânda yerine getirse, adağını yerine getirmiş olmaz. Ancak adadığı mekândan daha faziletli bir mekânda yerine getirirse caizdir. Çünkü adağının âlâsını yerine getirmiş olur.”
Buradan hareketle bir kadın “(şu işim olursa) Kâbe’de Mescîd-i Haram’da (iki rekât) namaz kılacağım” diye adakta bulunsa ve fakat o işi olduğunda evinin kuytu bir köşesinde (iki rekât) namaz kılsa adağı yerine gelmiş olur. Çünkü Rasûlullah’a (s.a.s.) kadının en faziletli namazının nerede olduğu sorulduğunda: “Evinin en kuytu köşesinde kıldığı namazdır.” buyurmuştur.[1] Yani kadının evinde kıldığı namaz, Kâbe’de kıldığı namazdan daha faziletli olmaktadır.
İmam es-Serahsî’nin burada işaret ettiği Hadis-i Şeriflerden biri şöyledir: Ümmü Humeyd isimli bir kadın Efendimize gelerek: “Ya Rasulellah! Ben sizinle birlikte (mesicitte) namaz kılmayı çok seviyorum.” demiş. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s.): ‘Ben, benimle birlikte namaz kılmayı sevdiğini biliyorum; lakin (…) evinin en kuytu köşesinde kıldığın namaz, senin için benim mescidimde kıldığın namazdan daha faziletlidir.’ buyurmuştur. Bunun üzerine Ümmü Humeyd evinin kuytu bir köşesine mescid/namaz kılacak bir yer bina ettirip ölünceye kadar namazlarını burada kıldı.”[2]
Efendimiz (s.a.s.) devrinde kadınların namaz için mescide gittikleri doğrudur; hatta bir defasında mescid çıkışı kadınların ve erkeklerin yolda birbirine karışmış olduğunu görünce kadınlara hitaben şöyle bir ikazda bulunmuştur: “Geri çekilin! Bu şekilde (erkeklerin içine karışarak) yolun ortasından yürümeyin, size yaraşan yolun kenarından yürümektir.” Hadisi rivayet eden sahâbî diyor ki: “Bugünden sonra kadınlar o kadar yolun kenarından yürüdüler ki elbiseleri duvarlara sürtünerek sökülüyordu.”[3]
Yine ashabına da kadınlara mescidi yasaklamamaları hususunda ikazda bulunmuş; ancak mescide teşvik de etmemiş: “Kadınlarınızı (bir rivayette: Allah’ın kadın kullarını) mescitlerden men etmeyin. Ancak evleri(nde kılmaları) onlar için daha hayırlıdır.”[4] buyurmuştur.
Burada İslam’ın ilk yıllarında sahrada kılınan bayram namazlarına kadınların da iştirak ettiğini belirtmekte fayda var. Bütün bunlardan elbette fukahanın da haberi var; ancak bugün birilerinin yaptığı gibi belli yerleri öne çıkararak değil meseleye bir bütün halinde bakarak hüküm vermişlerdir. Binaenaleyh İmamımız Ebû Hanîfe (r.h.) söz konusu rivayetlere atıfta bulunarak şöyle demiştir: “Kadınların bayram namazına çıkmalarına ruhsat verilmiştir; ancak bugün ben bunu mekruh görüyorum. Aynı şekilde kadınların cuma ve farz namazlarında cemaate katılmalarını da mekruh görüyorum.”[6]
Tabi daha öncesinde bunu (malum kesim tarafından sürekli müftü ve müçtehide olduğu vurgulanan -ki öyledir) Hz. Âişe (r.a.) şöyle ifade etmektedir: “Şayet Rasulullah (s.a.s.) kadınların bugün neler ihdas ettiklerini görseydi İsrail oğullarının kadınlara mescidi yasakladığı gibi onlara mescidi yasaklardı.”[7] Bunun sebebi olarak; Rasulullah (s.a.s.) zamanında az olan cemaatin çoğalması, Müslümanların zenginleşerek kadınların daha gösterişli kıyafetler giyinip, güzel kokular sürünmesi vs. gösterilebilir.
Hâsılı kelam; ne dün, ne de bugün camiler kadınlara yasaklanmamış; bilakis bütün camilerde kadınlara ait mahfiller inşa edilmiştir. Bununla beraber genel manada -özellikle cuma ve bayram gibi kalabalık zamanlarda- kadınların cemaate katılmaları teşvik edilmeyip, istisna durumlar hariç mekruh görülmüştür.
(İstisna durumlardan kastımız; meşru bir sebepten ötürü hali hazırda dışarda, çarşıda, pazarda, seyahatte vs. olup da namazlarını camide kılan kadınlardır.)
Bugün özellikle Ramazan ve kandil gecelerinde kadınlar camileri doldurmakta, çarşıda, pazarda, işte, seyahatte iken vakit namazlarını rahatlıkla camilerde kılabilmekte, hocalarımızın hususi sohbet programlarında “hanımlarda davetlidir” şeklinde ilanlar yapılmaktadır. Hatta camilerde gelinlikli düğün nişan fotoğrafları çekilmekte, daha da ötesi mini etek ve şortla tarihi camilere giren kadın turistlere bile mani olan çıkmamaktadır.
Yakın zamana kadar çoğu bakımsız ve atıl bir halde bulunan hanımlara ait bölümler gün be gün iyileştirilmekte, Diyanet İşleri Başkanlığı düzenli olarak camilerin kadınlar bölümü ve abdesthane koşulları hakkında bilgi almakta ve gereken adımları atmaktadır. Henüz istenen seviyeye gelinmediği, kadınlar bölümünün bazı camilerde son derece nahoş bir halde bulunduğu hatta abdesthanelerin hiç bulunmadığı bir gerçektir.
Ancak bu durumu kirli emellerine alet edenlerin varlığı da bir gerçektir. Gayelerinin ne olduğu aşikâr olan bu klik, açıkça ön safta protokol talep edemedikleri için sözü dolaştırmakta, içinden çıkamayınca da camilerdeki kadın bölümlerinin bakımsızlığını ileri sürmektedir. Dahası sanki cami kapılarında sopalarla bekleyen birileri kadınları camilere sokmuyormuş gibi bir takım algılar oluşturmaktadır. Mehter takımı gibi iki ileri bir geri yaparak ilerleyen bu çıkışların altında hiç şüphesiz “cinsiyet eşitliği” denilen projeye direnen yegâne mekânlar olan camileri alet etme arzusu yatmaktadır.
Hoca hanımlara yavaş yavaş camide seminerler verdirilir (ki zaman zaman verdiriliyor), sonra vaaz kürsüsünün yolu açılır, ardından minber ve mihrap zorlanır. Öyle ya kadından imam olmaz diye ayet mi var? Devlet idarecisi olmaz diye sahih hadisler var da kim dikkate alıyor? Artık her türlü zırvaya tevil bulunuyor. Ona da bulunur. Nitekim Avrupa da örnekleri intişar etmeye başladı bile. Bugün bu durumu görmezden gelenler “kadınlar çarşıya, pazara, sahile her ortama giriyor/gidiyor camiye cemaate cumaya niye gitmesin?” diyenler, o zaman da pek tabii: “Kadınlar amir oluyor, memur oluyor, müdür oluyor imam niye olmasın?” diyeceklerdir.
Onun için hanım kardeşlerimizden ricamız; camilerin kadın bölümleri ve abdesthaneleriyle alakalı şikâyetlerinizi lütfen ilgili müftülüklere, gerekirse kaymakamlıklara bildirerek haklarınızı bu şekilde “mahallinde” arayın. Ancak sûi niyetleri son derece bariz olan odaklara ve onların istismarlarına kesinlikle alet olmayın. Ve şunu da bilin ki camilerin temizliği ve abdesthaneleriyle alakalı sorun yaşayan sadece siz kadınlar değilsiniz. Hırsızlık vakaları, tinerci balici vb. zararı muhtemel unsurlar, bir takım ahlaksız faaliyetler sebebiyle birçok caminin iç kısmı kilitleniyor ve çoğu kere biz erkekler de vakit aralarında camiye gittiğimizde ayakkabılıkların yanında namaz kılmak durumunda kalıyoruz. Dolayısıyla kuytu köşede bir camiye uğrayıp; kadınlar bölümü karanlıktı, manzarası kötüydü, elektrik süpürgesinin yanında namaz kıldık gibi sözlerle durumu dramatize etmenin bir anlamı yoktur. Keza erkeklere ait abdesthane ve tuvaletleri de çoğu kez hijyenik açıdan kötü ve bakımsız durumda buluyoruz. Bunları sadece kadınlara has sorunlarmış gibi lanse etmek doğru değildir.
es-Selâmu âlâ men-ittebeâ’l-hüdâ/Selâm hidayete tabi olanların üzerine olsun…
Mesut Özbilir / 29.04.2023
[1] Es-Serahsî, el-Mebsût (Dâru’l-kütübi’l-îlmiyye, Beyrut, 2009), III/147.
[2] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned (thk: Şuayb Arnavud) XXXXV/37; İbn Huzeyme, es-Sahîh (thk: Muhammed Mustafa el-‘Azamî) III/95.
[3] Ebû Dâvûd, Edeb 180 (5272).
[4] El-Muvatta’, Cuma 81 (540); Ebû Dâvûd, Salat 53 (567).
[5] el-Beyhakî, Şuâbu’l-îmân (Mektebetü’r-Rüşd, Riyad, 2003) nr: 8369: XI/177. el-Beyhakî’nin bu rivayeti zayıf görülse de, el-Bezzâr, el-Müsned’inde (Mektebetü’l-ûlûm ve’l-hikem, Medine, 2009: XI/377) İbn Abbas’tan farklı lafızlarla; İbn Ebi’d-Dünyâ da (Mecmûʿatü resâʾili İbn Ebi’d-Dünyâ, Dâru’l-Kütübi’l-îlmiyye, thk: Ahmed Ferîd el-Mezîdî: VI/34) Câbir b. Abdillah’tan benzer lafızlarla rivayet ettiğinden hadisin zafiyeti ortadan kalkmaktadır.
[6] İbn Mâze, el-Muhîtu’l-Burhânî (İdaretü’l-Kur’ân, Pakistan, 2004) II/485.
[7] el-Buhârî, Ezan 163 (869); Müslim, Salat 144; vd.
One thought on “Kadınların camide cemaatle namaz kılma meselesi”