Seçimler yaklaşırken her zaman ki gibi belli çevrelerde “Oy vermek şirk mi?” kabilinden tartışmalar alevlenmeye başladı. Bu konularda dini açıdan çok fazla malumat sahibi olmayanları bilgilendirmek açısından, kendi perspektifimden birkaç kelam etmek istiyorum.
Öncelikle konuya yabancı olanlar için meselenin çıkış noktasını izah edeyim. Demokrasi, Allah’ın, insanlığın dünyevi ve uhrevi saadeti için vaz ettiği kaide ve kanunları reddedip, insanlar tarafından tespit ve tayin edilen kanunları esas almayı gerektiren bir sistemdir. İnsan; yaratan, yaşatan, rızık veren ve öldüren olarak Allah’ı kabul etse hatta ona ibadet etse bile, Allah tarafından vaz edilen ilahi hukuk sistemini reddetmekle müşrik olur. Yani göklerin Rabbi olarak Allah’ı kabul eder; ancak yeryüzünde Allah’ı Rab olarak kabul etmiş olmaz. Mekke Müşriklerinin akidesi de tam olarak buydu. Kuran-ı Kerim’de birçok ayette buna işaret edilmektedir: “(Ey Muhammed! O Mekke’nin müşriklerine) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da işitme ve görme yeteneklerini hükmü altında kim tutuyor? Ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkaran kim? Her türlü işi kim yürütüyor? “Allah” diyecekler. “Öyleyse (O’na şirk koşmaktan) sakınmıyor musunuz?” (Yûnus, 31)
İşte “Oy vermek şirktir” diyenler buradan hareketle, “oy kullananlar bu sistemi tasdik etmiş olacağından müşrik olur”, demektedir. Bu son derece alakasız ve mantıksız bir çıkarımdır. Çünkü bize seçtirilen ya da onaylatılan şey sistem değildir. Var olan sistem içerisinde beş yıllığına yürütmeyi (kısmen de yasamayı) temsil edecek kadroları tayin etmektir. Dolayısıyla bu noktada Müslümanların maslahatını gözeterek bir tercihte bulunmak mevcut sistemi tasdik etmek anlamına gelmez.
Bir örnek verecek olursak; geçen gün cep telefonu operatörü beni arayarak taahhüt süreniz doldu, şu şu şu özelliklerdeki paket şu kadar para, bu bu bu özelliklerdeki paket şu kadar para, şeklinde tekliflerini sundu. Şimdi ben kendi maslahatıma binaen, kullandığım bir ürün hakkında tercihte bulunmakla bu operatör şirketinin bütün tüzüğünü tasdik etmiş olur muyum? Ne münasebet. İşte oy kullanmak da bundan farklı değildir. Bir başka örnek verecek olursak; bu ülkede yaşamayı bir yolculuğa benzetelim; her insan otobüsle seyahat yapacağı zaman firmalar arasında çeşitli kriterlere göre tercihte bulunur. Bir müslümanın, namaz vakitlerinde mola veren bir firmayı tercih etmesi vaciptir; aksi halde bundan sorumlu olur. Buradan hareketle soruşturdu, araştırdı ve namaz vakitlerinde duran A firmasını tercih etti, yola çıktıktan sonra artık otobüs durmasa bile tercihinden mesul olmaz. Tercihte bulunmakla da otobüs firmasının bütün tüzüğünü tasdik etmiş olmaz. Dolayısıyla Türkiye’de yaşayıp da oy kullanmayan bir kimse, yol kenarında durup rast gele otostop çeken bir adama benzer. Çünkü bir ülkede yaşıyor olmak seyahat ediyor olmak demektir. Niye rast gele otobüse binelim ya da niye bineceğimiz otobüsü başkalarına seçtirelim?
Bu, meselenin ifrat tarafı, bir de kısaca tefrit tarafına değinerek sözlerimi bitirmek istiyorum. Siyasi partileri din gibi görüp farklı düşünenleri aforoz etmek, şöyle olursa ölürüz biteriz gibi gayri İslami tavırlara bürünmek, mitinglere cihada gidiyor gibi bir edayla gitmek vb. hareketler de Müslümana yakışan bir tutum değildir. İnsan dili döndüğünce isabetli gördüğü tarafı anlatabilir, meseleyi yüzeysel mütalaa edenlere biraz daha tafsilat verebilir, doğru gördüğü tarafın kalabalığını çoğaltabilir; ancak kimsenin tercihinden ötürü dinini imanını sorgulamak doğru değildir. Herkesin aklı, ilmi, fikri aynı seviyede değildir; politikada dönen dalgaların tamamına vakıf olmayabilir, senin gördüğün bazı şeyleri onlar göremeyebilir veya farklı algılayabilir ya da niyeti halistir ama bakış açısı farklıdır. Bütün bunları göz önünde bulundurarak insanlara eza vermemelidir. Ve şunu da unutmamak gerekir ki; -nefsim de dâhil- tercihte bulunurken dinimiz açısından en doğru olanı mı, yoksa dünyevi açıdan en rahat yaşamı mı tercih ediyoruz noktasında benim çok ciddi endişelerim var…
İkincisi siyaset ilkesi ve aidiyeti olmayan tekinsiz bir müessesedir; en iyi gördüğünüzü biraz irdelemeye başlasak başınızı önüne eğiyorsunuz. Sizin partinin cürümleri masum ve makbul oluyor da ötekinin ki niye öcü oluyor? Ya da sizin partiye oy vermeyen tercihinden sorumlu oluyor da, siz niye partinizin cürümlerinden sorumlu olmuyorsunuz? Ortada manevi kodlarımızın tahribatına dair son derece kabarık bir faturanın varlığı da izahtan varestedir. Dolayısıyla şairin: “Herkesin putu kendine şirin, Herkes başkasının putuna İbrahim” dediği gibi olmamak gerekir. Adil ve hakkaniyetli bir biçimde, haddimizi aşmadan, meseleyi fanatizme vardırmadan, kavli leyyin ile gerektiğinde insanları bilinçlendirebiliriz, yerine göre bilinçlendirmeliyiz de; otobüsü ilk virajda uçurumdan atacağı ayan beyan ortada olan firmalara karşı insanları ikaz etmek de gerekir. Ama ötesi değil!
Allah Teala cümlemizi doğruya sevk edip, razı olduğu topluluk arasında istihdam eylesin. Yaklaşan seçimleri ülkemiz, milletimiz ve alemi-i İslam hakkında hayırla neticelendirsin. Amin.
“De ki: “Allah bize ne yazmışsa başımıza ancak o gelir, O bizim mevlâmızdır.” Müminler yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.” (Tevbe, 51)
es-Selâmu âlâ men-ittebeâ’l-hüdâ/Selâm hidayete tabi olanların üzerine olsun…
Mesut Özbilir / Facebook
01. 05. 2023