Bu mecranın demirbaş gündemlerinden biri hiç şüphesiz evliliktir. Konuyla alakalı birçok paylaşım, yorum ve mesaj önümüze düşüyor. Gördüğüm kadarıyla bu bağlamda en öne çıkan başlıklarından biri evlilik-kader irtibatıdır. Uzun zamandır buna ilişkin bir izah yapmam isteniyordu, nasip bugüneymiş. Elimden geldiğince resmetmeye çalışacağım.
Kader, başımıza gelecek her şeyi Allah’ın ezelde bilip takdir etmesidir. Bilmesi tamam, peki takdir etmesi ne demek?
Dünyada aynı anda milyarlarca insan yaşıyor, her biri mutlak olarak kendi iradesiyle hareket etse olaylar tıkanır, dünyada bir düzen olmazdı. Allah bizim irademize bıraktığı şeyleri bile takdir etmiştir, yani programlamıştır.
Bazen bazı şeyleri yapmak isteriz ama yapamayız. Çiftçi tarlasını eker, sular, her türlü bakımını yapar ama bazen mahsul alamaz; dolu vurur, kuraklık olur, tarlası yanar gibi… Böyle bir örgü vardır ya işte bu Allah’ın takdiridir. Youtube’da trafik kazalarının kamera kayıtlarına bakarsanız, adeta milimetrik bir hesap görürsünüz. Birbirine giren onlarca arabanın arasından iğne deliğinden geçer gibi bir arabanın sıyrılıp geçtiğini görürsünüz. Ya da fırlayan bir otomobil lastiğinin 500m ötede kendi halinde kaldırımda yürüyen bir insanın eceli olduğunu… Buna “kaza” denir ki dilimize de böyle geçmiştir. Keza bizim doğduğumuz zaman, mekân, anne-baba vs… bunlar da yine bizim irademiz dışında gelişen Allah’ın takdir ettiği şeylerdir. Bunun dışındaki amellerimiz kendi irade ve tercihlerimizin neticesidir. Allah’ın bunları ezelde biliyor oluşu bizi rüzgârın önündeki bir gazel gibi hareket etmeye zorlamaz.
Peki, evlilik bu örgünün neresindedir?
Evlilik tıpkı rızık gibidir. Bizim irademizle gerçekleşir. Evlenmek istemek veya istememek bizim tercihimizdir. Evlendiğimiz kişiyi seçmek de yine bizim tercihimizdir. Nasıl ki Allah rızkımızı takdir etmiştir ama bizim çalışmamıza bağlamıştır. Herkes rızkı verenin Allah olduğunu bilir ama bununla birlikte her sabah kalkıp o takdir olunan rızkını aramaya çıkar. İşte evlilikte de aynı bu şekilde hareket etmek gerekir.
Bugün maalesef birçokları kendi tercihlerinin neticelerini de kadere bağlıyor. Evlilik için arandığı yıllar, talep edildiği yıllar, gözlerin aradığı yıllar evlenmeye yanaşmıyor, bayramda “evlilikten na’ber” diye soranlara surat yapıyor ve fakat talip olacak akranları evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra kısmetim kapalı diyor. Sözgelimi 18-25 yaş arasında iken “çevresinde” evlenmesi muhtemel aday sayısı 20 ise, ilerleyen yaşlarda 3-5’e düşer.
Bir çiftçi kış günü karın üzerine tohum serpip mahsul alabilir mi? Kuşlar hepsini toplar değil mi? İşte evlilik tohumunu da hayatın baharında serpmek gerekiyor… Bir esnaf insanların alışverişte olduğu gündüz vakti dükkânını açmasa da herkesin uykuda olduğu gece vakti açsa satış yapabilir mi? İnsanların talebini dikkate alması gerekir değil mi? İşte evliliğin de tohum serpmeye, kapıyı açık tutmaya elverişli bir dönemi vardır ki, onu gözetmek gerekir. Dolayısıyla açık tutulması gereken bir zamanda kendi iradeleriyle bu kapıyı kapalı tutanların meseleyi kadere bağlaması doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Bir büyüğümüzden şöyle bir soru aldım; “Hocam bizim zamanımızda evliliğin kaderi 21-22 yaştı, askerden gelen evleniyordu da şimdi 30-35’e mi çıktı?
Öyle ya, kader de mi evlilik yaşına zam yapıyor? Değil! İfade etmeye çalıştığım gibi tercih meselesi. Tabi bir takım kasıtlı politikaların rolünü de büyük; ancak bu cebri değil daha çok teşvik sadedindedir.
Lakin geride işaret ettiğimiz gibi; bazen insan en mümbit tarlaya en uygun zamanda en uygun tohumu serpse de mahsul alamayabiliyor. En doğru zamanda, en yerinde yatırımı yapsa da zarar edip batabiliyor. Etrafımızda görürüz, yıllarca bir fiil evlenmeye çalışıp da hiçbir olumsuzluk olmadığı halde bir türlü evlenemeyenler vardır; ancak istisnalar kaideyi bozmaz. İstisnaları merkeze alarak genellemek ve bütün evlilikleri mutlak kadere bağlamak doğru değildir.
Bu bağlamda atalarımız “Ava giden avlanır” demişler. Yani her ava giden avlanamaz (av elde edemez) ama illaki avlananlar, ava gidenlerdir, ava gitmeyenlerin ayağına av gelmez, demek istemişlerdir. Dolayısıyla vakitlice evlenmeye kast edenlerin çok büyük çoğunluğu evlenmektedir, bu çok açık.
Eşimiz de keza bizim kendi tercihimizdir. Ancak bazen kader örgüsünü belirgin bir biçimde bu alanda görürüz. Hayret ederiz; “bu nasıl oldu?” ya da “bunlar nasıl birbirini buldu?” diye.
Burada şöyle bir tasvir yapayım. Bir delikanlı her gün sabah 08:30’da A21 otobüsüyle işe gidiyor. Fakat bir gün uyuyakaldı otobüsü kaçırdı ve bir sonraki 09:00 otobüsüne bindi. Orada annesiyle hastaneye giden bir kız gördü, beğendi, harekete geçti araştırdı etti ve onunla evlendi. Otobüsü bir gün önce kaçırsa göremeyecek, bir gün sonra kaçırsa yine göremeyecek; o gün, o saatte, o otobüste, o kızı bulduran kaderin bu örgüsüdür işte. Ancak birbirleriyle evlenmeyi tercih eden yine kendileridir, cebir yoktur.
Son söz: X platformunun sosyolojik yapısının farkındayım. Onun için ümitsizlik yok, duaya devam, girişimlere devam, ne kadar rutini bozarsak, ne kadar sosyal olursak ve evliliğe açık görüntüsü verirsek evlilik de bize bir o kadar gelir. Özellikle 90 nesli geç evlilik propagandalarının kurbanı oldu. Birçokları kendilerine uygun akranlarından ayrı düştü, dolayısıyla bu noktada mümkün olduğunca aracı olmaya, birbirine uygun insanları birbirine buldurmaya gayret gösterelim. Bunu kendimize kulluk vazifesi bilelim.
Efendimizin (s.a.s.) bir hadisiyle bitirelim: “Ey Ali! Şu üç şeyi geciktirme! Vakti gelen namazı; hazır olan cenazeyi; dengini bulduğunda bekârlerı evlendirmeyi…”
(Tirmizi, Salat,127, Cenaiz, 73; Hâkim, 2/176)
Mesut Özbilir/ 05.03.2024
İLGİLİ YAZILAR:
“EVLİLİĞİ 25 YAŞINDAN SONRAYA BIRAKMAMAYA ÇALIŞIN” TAVSİYEMİZİN SEBEPLERİ
İSTİHÂRE NEDİR? NASIL YAPILIR? EVLİLİK ÖNCESİ İSTİHARE GEREKLİ MİDİR?
One thought on “EVLİLİK KADER ÖRGÜSÜ Eşimiz kaderimiz midir? Evlilik kader midir?”