Birçoklarından duyuyoruz: Allah nasıl hükmetmişse amenna; ancak İslam’ın köle ve cariyeliği kökten kaldırmayışını anlayamıyorum?
Bunun sebebi bizim “eşitlik! ve özgürlük!” söylemleri üzerine bina edilmiş bir dünyaya doğmuş oluşumuzdur. Bizim normalimiz bu olduğu için insanın alınıp satılan bir meta oluşunu kabullenemiyoruz. Bu pek tabiidir. Mesela Mekke müşrikleri de kölelerle efendilerin aynı safta namaz kılmalarını kabullenemiyordu. Birçokları sırf bu gurur ve kibirlerinden sebep Müslüman olmamıştır. Çünkü bu da onların normallerine aykırıydı. Peygamberlerin “delilik” ile itham edilmelerinin en önemli sebeplerinden biri dönemin algılarına “normallerine” aykırı şeyler söylemeleri değil miydi?
İkinci sebebi ise; bizim köle ve cariyeliğin bir insan için peşinen kötü olduğuna inanmamızdır. Bunu tartışmasız bir hakikat olarak görüyoruz. Aslında köle ve cariyeliği de filmlerden izlediğimiz kadar biliyoruz. Ama öyle değil.
Bizim dünya algımıza göre; bugün bir insan en kötü ihtimalle asgari ücretle bir işe girer, kenar mahallelerde bir ev kiralar, fırından ekmeğini, marketten peynir zeytinini alır bir şekilde hayatını idame ettirir. Mevzuu bahis ettiğimiz çağlarda böyle bir dünyadan söz edemiyoruz. Savaş olmuş, bir taraf kazanmış diğer taraf kaybetmiş; geriye sadece yakılıp yıkılmış şehirler, binlerce koca/baba/oğul cesedi, ekip biçecek toprağı, güdeceği hayvanı, malı mülkü olmayan binlerce kadın ve çocuk kalmış. İşte bu noktada kölelik ve cariyelik mekanizması devreye giriyor.
Varsayalım ki kölelik ve cariyelik müessesesi yok, ortada kalan binlerce kadın ve çocuk için nasıl bir alternatifimiz var? BİM kartı dağıtıp, KYK yurtlarına mı yerleştireceğiz? Bunlar, kurda kuşa yem olmalarını geçtik karınlarını doyuracak imkânlara dahi sahip değiller. Her türlü istismara açık pozisyonda ortada kalmış insanlar zaten.
Hayatında hiç aç ve açıkta kalmamış, can korkusu çekerek yaşamamış biz, buradan bakarak mutlak olarak “kötü” diyoruz ama bu şartlar altında başını sokacak bir kulübe, karnını doyuracak bir parça ekmek bulmak ve hukuk önünde iyi kötü bir statü kazanmak onlar için son derece önemlidir. Hatta hayatta kalabilecekleri yegâne sığınaktır. Erkeklerin birden fazla evlenebilmelerindeki hikmetlerden biri de, erkeklerin savaşlarda sürekli ölüp azalması, kadınların geride himayesiz ve istismara açık bir biçimde çoğalmasıdır.
Sistem içerisinde bir kısım insanların zulüm görmesi, son derece ağır şartlara maruz kalıyor oluşu sistemi hepten kötü yapmaz. Sizde takdir edersiniz ki hür olan insanlar da benzer muamelelere maruz kalabilmektedir. Bütün insanlar için müreffeh bir hayat dünya tarihinde var olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
Kölelik ve cariyelik hayatın değil ölümün alternatifidir, o devir için ortada kalan insanlara bir barınma imkânı sağladığı gibi, tarım toplumları açısından da düzenli iş gücü oluşturuyordu. Ayrıca köle ve cariye olmak mutlak son da değildir, özellikle İslam hukukunda “köle azadı birçok günah için kefaretin ilk maddesini” teşkil eder. Efendisinden çocuk doğuran cariye “Ümmü veled” olur, satılamaz, efendisi ölünce de hür olur vs…
Zaten ne zaman ki eski usul savaşlar azalmış, insan gücünün yerini makineler almaya başlamış; kölelik ve cariyelik sistemi işlevini yitirmiş ve ortadan kalkmaya başlamıştır. İnsan hakları(!) çığırtkanları ise son tahlilde düpedüz rol çalmıştır. Ve biz kölelik ve cariyeliği daha çok onların tasvirleriyle biliyoruz.
Evet, bizim mevcut hayat tasavvurumuzla bunları anlayabilmemiz çok da kolay değil. Ama biz anlayamıyoruz diye insanlığın binlerce yıl var olmuş bir gerçeğini yok sayamayız. Mesela bugün milyonlarca insan 08:00 – 20:00 toplamda 12 saat asgari “ücret”le çalıştırılıyor. “Ücret” ne demek biliyor musunuz? “İcâre/kira” akdinden gelir, “kira bedeli” demek. Düşünün ki 200 sene sonra robotlar tamamen insana yakın bir teknolojiye ulaştı ve bütün işleri yapmaya başladı. İnsanların ücretle çalıştırılması gibi bir teamül ortadan kalktı… 300 sene sonra gelenler bizi şöyle yargılasa ne kadar yerinde olur: Abi insan kiralanır mı ya? Araba mı bu kiralayıp kullanıyorsun?
Onun için her devri kendi bütünlüğü içerisinde anlamaya çalışmak gerekir. İnsanlık bu müesseseyi bin yıllarca sürdürmüşse daha da önemlisi “sürdürülebilmişse” buna ihtiyaç duyuluyor oluşundandır. İnsaflı ve vicdanlı insanlar sadece bu devride yaşamıyor? Tarih boyunca hiç mi adil krallar gelmemiştir? Gönderilen peygamberler ve dahi İslam bile bu müesseseyi kaldırmamışsa buna duyulan ihtiyaçtan dolayıdır.
“Bütün dünya buna inansa, hayat bayram olsa” sadece bir şarkı sözüdür, öyle bir dünya yoktur, olmamıştır, olmayacaktır. İnsan hakkı, kadın hakkı, çocuk hakkı diye tepemizde biten sözde modern toplumlar bugün Gazze’de alenen on binlerce kadının, çocuğun, insanın katledilmesini seyrederken, ilkel tarım toplumları için bunun ötesinde şeyler beklemek ütopyadan ibarettir.
Kölelik ve cariyelik tekrar geri gelir mi?
Allahu ‘âlem; savaşlar çıksa bile eski anlamda bir kölelik ve cariyelik sistemi olmaz. Eski insanlar köle ve cariyeye ihtiyaç duyuyordu, onlardan çeşitli işlerinde istifade ediyordu bugün bu ortadan kalkmış bulunduğundan insan beslemekten başka bir anlam ifade etmez. İnsanlar karısına çocuğuna zor bakıyor artık, elin adamını veya kadının evine niye alsın? Teknoloji ve şehir hayatını çökertecek dünya çapında büyük gelişmeler yaşanır, insanlar yeniden köylere yerleşmeye, bireysel tarım ve hayvancılığa yönelirse buna bir ihtimal verilebilir. (Ben insanlığı buna sürükleyecek fevkalade hadisler yaşanacağını düşünüyorum, mevcut durum insanlık için sürdürülebilir değil)
Cariyelerin cinselliği meselesi
Konuyla ilgili Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “O müminler ki iffetlerini korurlar; (cinsellik noktasında) sadece eşleriyle veya ellerinin altında olanlarla (câriyelerle) yetinirler, bundan dolayı da kınanacak değillerdir. Ama her kim bunun ötesine geçmek isterse işte haddi aşanlar onlardır.” (Mü’minûn Suresi – 5-7)
Bu ve benzeri birçok ayeti kerime cariye ile cinsel ilişkiyi mubah kılmaktadır. Zaten bir erkekle aynı evde yaşayan cariyenin, efendisinin bu talebine karşı koyabilmesi de, bu noktada konulacak herhangi bir yasağın uygulanabilirliği de gerçekçi değildir. Bugün okullarda bile öğretmen öğrenci arasında bu tür ilişkiler oluşuyor ve haberlere kadar konu oluyorken, aynı evde yaşayan bir kadın ve bir erkeğin cinsellikten sarfı nazar etmesini beklemek deyim yerindeyse safa yatmaktır. Onun için bu zorunlu olarak mubah bırakılmış olup aksi de söz konusu değildir.
Bu bağlamda barınmanın yanı sıra bu müessesenin bir diğer artısı da cariyesinden cinsel bir talebi olmayan efendinin cariyesini veya kölesini evlendirme durumudur. Kur’an-ı Kerim’de, “İçinizden bekârları, köleleriniz ve câriyelerinizden sâlih olanları evlendiriniz. Eğer onlar yoksul iseler Allah onları lutfu ile yoksulluktan kurtaracaktır. Allah alîmdir, genişlik verendir” (en-Nûr 24/32) buyurulmuştur.
Ayrıca hürlerin köle ve cariyelerle evlenmeleri de teşvik edilmiştir: “İman etmemiş müşrik kadınlarla evlenmeyiniz. Muhakkak ki mümin bir köle kadın, sizin hoşlandığınız da olsa müşrik bir hür kadından daha hayırlıdır. Kızlarınızı müşrik erkeklerle evlendirmeyiniz. Şüphe yok ki mümin bir erkek köle, hoşunuza da gitse müşrik ve hür bir erkekten daha hayırlıdır” (el-Bakara 2/221).
Hâsıl-ı kelam; kölelik ve cariyeliğin yaşamın değil ölümün alternatifi olduğunu tekrar hatırlatırsak, söz konusu dönem itibariyle fevkalade iş gören bir mekanizma olduğu açıktır. Bundan dolayı İslam, bu müesseseyi bir anda kökten kaldırılmayıp, hürriyeti esas alan, köle azat etmeyi teşvik eden, onların zulme maruz kalmasını önleyecek ve güzel bir muamele görmelerini sağlayacak düzenlemeler ortaya koymuştur. Bu düzenlemelere yansıyan perspektif ise “insan için asıl olanın hürriyet olduğu” ilkesini fevkalade yansıtmaktadır.
Selâm hidayete tabi olanlara…
Mesut Özbilir / 03.03.2024